30 Haziran 2013 Pazar

Viyana

Kamil : Bu yaz Viyana-Prag-Budapeşte tatilimizin ilk durağı olan Viyana ile gezimize başladık, 30 Haziran'da gitmemize rağmen akşamların serin olduğunu söyleyebilirim. Buradan hazırlıksız gitmemizin sonucu oradan birşeyler almak zorunda kaldık. Alışveriş merkezlerinin tümü bir araya toplanmış, otelimizin hemen bu merkezin yanında olması iyi bir tesadüf oldu :) Bu tatilimizi de turla planladık. Uçak, oteller, şehirlerarası transferleri onların ayarlaması işimize geliyor, ayrıca bazı bölgelere de kendimizin gitmesi zor bu nedenle turla gitmek tercihimiz ama gidebildiğimiz bölgelere kendimiz gidiyoruz. Para birimi Euro, bu konuda da sıkıntısız bir şehir.

Kamil : Ulaşım konusu bence en rahat şehirlerden birisi, raylı sistemi inanılmaz yaygın, taksiye hiçbir zaman gerek duymadık. Biletleri de saatlik, birkaç saatlik ve günlük diye devam ediyor. Aldığınız biletleri tren ya da otobüslerdeki makinalara onaylatmanız gerekiyor bu onaydan sonra geçerlilik kazanıyor, eğer bir kontrol sırasında yakalanırsanız yanılmıyorsam 100€ gibi bir ceza ödemeniz gerekiyor. Biz o kadar gezdik ama hiç kontrol görmedik, yine de işi şansa bırakmamak lazım :)


Viyana Metro Haritası

Kamil : Gezdiğimiz şehirler arasında bisiklet kullanımının en yoğun olduğu ve trafiğin de buna göre düzenlendiğini gördük, büyük küçük birçok kişinin aktif olarak kullandığı bir spor malzemesinden çok ulaşım aracı olarak kullanılmakta. Bisikletler için ayrı yol heryerde mevcut ayrıca ayrı trafik ışıkları dahi var :) Bizde yeni başlayan kullan bırak bisikletler (Bostancı-Tuzla arası belediyenin kiralık bisikletleri) orada çok daha yaygın.





Kamil : Şehirdeki ilk durağımız Hundertwasserhaus Evi, Viyananın bu renkli evlerinin tasarımcısı Friedensreich Hundertwasser. İlk olarak dar gelirli vatandaşlar için tasarlanmış fakat şimdi yüksek fiyatlarda sanatçıların tercih ettiği yerler olmuş. genelde simetrik olmayan yapılar olarak inşa edilmiş, yeni yapılan yapılarda da bu akımdan esinlenildiği olmuş. 



























Kamil : Daha sonraki istasyonumuz ise Belvedere Sarayı. Burası büyük bir bahçesi olan ve Savoy Prensi Eugene'in yazlık sarayı olarak kullanılmış, barok mimarisiyle inşa edilmiş ve devasa bir bahçesi bulunmakta. Sarayın bir kısmı sergi alanı olarak kullanılıyormuş fakat bizim gezecek kadar vaktimiz olmadı.



Kamil : Maria Teresa Meydanına geçiyoruz buradan Habsburg İmparatorluk Sarayı'na geçiş için kemerli bir yapı bulunuyor. Sarayın ilk yapımından sonra sürekli yeni bölümler ilave edilmiş ve meydanın etrafını tamamen çevreleyen bir yapı olmuş. 





Kamil : Sarayın iç meydanından arka tarafına geçilen bir meydan daha var, buradan da geçerseniz üzerinde birçok ünlü markanın ve veba anıtının bulunduğu caddeye ulaşırsınız bu caddeyi takip ettiğinizde Stephansplatz'a ulaşırsınız. Tabi sizi ilk karşılayan o çok sevdiğimiz at kokusu oluyor :) cadde üzerinde alışveriş mekanlarının haricinde birçok yeme-içme mekanı da bulunmakta, Demel pastanesi bunlardan biri, elmalı meşhur bir tatlısı olduğunu okumuştum ama orada deneme fırsatımız olmadı maalesef.






Kamil : Burada da birçok sokak sanatçısı görmeniz olası, aşağıdaki arkadaş onlardan birisi. Yerle bağlantısını sağlayan sadece asası gibi görünüyor, muhtemelen bir açıklaması var ve internette bile yazıyor olabilir ama biraz gizem iyidir diyerek sadece böyle hatırlanmak üzere arşivledik:)




Kamil : Stephansplatz meydanına ulaşıyoruz, meydana adını veren Stephan Katedrali bu meydanda. Gotik tarzda mimarisiyle dikkat çeken bir yapı, yapımında işlemesi kolay bir malzeme kullanılmış ve bu malzemenin en büyük dezavantajı da birkaç yıl içinde kararması. Bu nedenle sürekli Katedral etrafında dönen bir iskele var sürekli bu siyahlıklar giderilmeye çalışılıyor. Meydana en kolay ulaşım yolu metro, katedralin hemen önüne çıkan Stephansplatz durağıyla buraya ulaşabilirsiniz.





Kamil : Yemek konusuna gelince Türk lokantaları mevcut, hem aşina olduğunuz yemekler hem de sahipleri Türk olduğu için kolay anlaşabilirsiniz ama şinitzelin ana vatanında olduğunuzu unutmayın, burada yediğiniz şinitzeli başka bir yerde bulamayabilirsiniz:) Bizde sadece tavuktan yapılıyor ama Avusturya'da domuz etinden de yapılanı mevcut, bu yüzden tavuk şinitzel yemek istiyorsanız teyit edin. Yanındaki birkaç garnitürü saymazsak genelde sadece limonla servis ediliyor, bence çok başarılıydı ve porsiyonlar gerçekten büyük :) Yanında yine buraya özgü bir patates salatası geliyor bu da hafif hardallı bir sosu var bu da başarılıydı. Mekanımız da Stephansplatz'ı karşınıza aldığınızda soldan aşağı doğru yol bitene kadar iniyorsunuz, en sonda sağdaki dükkan adı da Cafe Castello. Fiyat olarak da son derece makuldü diye hatırlıyorum.


Kamil : Tatlıya gelince, gitmek için birçok yer not etmiştik ama genelde yeni yerlere girdik ve kendimiz denedik. Aslında yemek yediğimiz yerin de tatlı menüsü zengindi ama farklı bir yere gitmek için tekrar Stephansplatz'a doğru yürümeye başladık ve hemen solda Zanoni & Zanoni isimli yere attık kendimizi. Profiterol, dondurma ve kahvelerini denedik. Bizdekinden daha farklı ve dışındaki dondurmaya benzer bir sosu var ama lezzetli, bence başarılı bir çalışma.



Kamil : İkinci gün ekstra tur olarak düzenlenen Baden gezisine katılmadık ve kendimiz gitmeye karar verdik, ulaşım son derece kolay. Yukarıdaki haritanın alt sırasına bakarsanız Baden'i görebilirsiniz, size yakın duraktan binerek tam hatırlamıyorum ama 3-4 Euroya gidebilirsiniz. baden çok sessiz şirin bir kasaba açıkcası biz burada çok gezilip yapılacak birşey bulamadığımızdan çok vakit kaybetmeden şehir merkezine döndük. Ama o tren yolculuğunu yapmalısınız, çok keyifli, köylerin içerisinden geçtiğiniz bir yolculuk oluyor, 20-25dk kadar sürüyor. İlginç görünen yol üzerinde gördüğümüz dev sandalyeyi de paylaşmak istedim :)




Kamil : Daha sonra Grizning'e gitmeye kadar verdik.  Griznin'e ulaşım çok kolay, tüm raylı sistemin kesiştiği duraklar var bunları kullanarak 38 numaralı tramvaya gidin son durağı Grizning zaten. Griznin'in meyhaneleri meşhur ama biz gündüz gittiğimiz için bu yönünü göremedik, biraz dolaştıktan sonra Kahlenberg tepesine çıkmaya karar verdik. Burası Viyana kuşatmasında Osmanlı ordularının otağını kurduğu yerdir. Bir rivayete göre lağamcılar sur diplerini kazarken Viyanalı fırıncılar sesleri duyarak komutanlara haber vermiş ve saldırıyı önlemişler, böylece kahraman sayılmışlar.Düz olarak yapılan çörekleri bundan sonra Osmanlının hilali şeklinde yapılarak krala sunulmuş ve bunun adının Viyana çöreği olarak adlandırılmış, yani bugünkü kruvasan böyle şekillenmiş. Yine Osmanlı çekilirken kahve çuvallarını bırakmış ve Viyanalılar kahveyle böyle tanışmışlar, aslında kahve olduğunu bulmaları biraz zaman almış ama bu konuya girmiyorum:)



Kamil : Kahlenberg tepesine çıkmak için Grizning'ten 38A numaralı otobüse binmeniz gerekmektedir. Otobüsün üzerinde Kahlenberg yazmasına dikkat edin bazılarının Grizning son durağı, bazıları ise devam ediyor. Viyana'dan ayrılmadan şehirden birkaç kare ile sayfayı tamamlıyoruz. Prag sayfasında görüşmek üzere :)






Kamil Gelgeç Burçin Zeybek Burçin Gelgeç Kahlenberg tepesi Viyana gezi notları